Kayıtlar

Eylül, 2011 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Kore Dizileri

Resim
Hep sorarlar bana, neden seviyorsun bu kore dizilerini diye bende cevapsız kalırım. Bağımlı oldum resmen o dizilere. Nedenini galiba buldum bu sefer.  PlayfulKiss Açıklayayım; Şimdi, ben romantik-komedi hastasıyım izlediğim kore dizileri de haliyle öyle. İzlediğim dizilerde ortak yönler buldum.  KimHyunJoong 1- Başrol oyuncularından erkek olanı, soğukkanlı bir ifadeye sahiptir. Buz gibi bakarlar ve memleketleri itibariyle beyaz yüze sahiptirler.  Biz kızlar  Robert   Pattinson' a bu şekilde bağlanmadık mı bağlandık. (Evet itiraf ediyorum bir zamanlar ben de beğenmiştim onu.) Ee haliyle biz de başroldeki oğlana şöyleee bir bağlanıyoruz. bknz şekil A)Kim Hyun Joong o soğuk bakışlarıyla hem boys over flowers' ta girdi gönlümüze.  KimJeongHoo 2- Bu başroldeki oyunculardan mutlaka şarkıcı olan vardır. Hem oyuncu hem şarkıcı hem de manken olan oyuncular var. En azından 2si birarada oluyorlar.  bknz - Lee Yul Goon (Kim Jeong Hoon ). Hem şarkı

Diziler

Bugün gerçekten bir şeyi farketim ki biz Türkler film izlemeyiz fazla, bilmeyiz yönetmendir, film ödülleri filan.... Ama konu diziler olunca işin rengi değişiyor. Kimimiz Türk dizileri takip eder kimimiz yabancıları. İkisini birden takip eden çok fazla kişi olmaz. Olur elbette ama dediğim gibi sayısı çok değildir. En azından benim gördüğüm kadarıyla. Türk yapımcıları da sağolsunlar bizleri televizyon başına kilitlemeyi iyi bildiler. Nereden vurucaklarını da iyi biliyorlar hani. Nerede tabu konu var veya o tarz bir şey hemen allayıp pullayıp koyuyorlar önümüze. Sorarım size kaç kişi aşk-ı memnu kitabını adamakıllı okudu. Dizisini izlemeyi iyi bildik. Bir keresinde kadının söylemiş olduklarını aynen aktarıyorum "Aaa aşk-ı memnununda kitabını çıkarmışlar." !! Dikkat! Kadının haberi bile yok aslında. Dizinin  özeti dahil hepsini pür dikkat izler, Beren Saat'in kolyesini filan bilir ama başta yazan 'uyarlanmıştır' uyarısını dikkate bile almaz. İşte böyle de bir toplu

öylesine akıp giden zaman

Resim
Yazılarımın bir çoğunda zamandan mutlaka bahsederim. bahsederim çünkü benim için öyledir. Önem veririm. Telafisi olmayan tek şeydir zaman. geriye dönüş yoktur, geleceğe dair planlarını hayata geçirdin geçirmedin.... sen istesen de istemesende akıp gider. Bence " o an "ı yaşayabilmeyi becermektir asıl mesele. Düşünsenize en yakın arkadaşınız "o an" yanınızda ama akşama farklı yerlerde kilometrelerce uzağınızda olacak. Fakat siz ertesi günü, ben nasıl uzak kalacağım diye düşünüyorsunuz. Bu insanı daha çok yıpratır. Ben yıprandım ama hatamında farkına vardım. bir daha aynı şeyi yapmadım. Yapamazdım da zaten. Dün en yakın arkadaşım ilkyazım la geçirdiğim güzel bir akşamüstüydü. beraber sanki hiç ayrılmayacakmışız gibi vedalaşmayacakmışız gibi güzel anlar yaşadık. birbirimize dualar ettik. Yeri geldi birbirimize tembihlerde bulunduk yeri geldi başkalarını eleştirdik. Dedikodu yapmadık. Hayır. O şekilde algılamayın.  Benim anlatmak istediğim konuya geri dönelim.

Bir Yudum Su Hayat

Resim
Hayat,hayat ve hayat. Benim için hızlıca geçen şu zamanda hayatımı yaşadığımı, hayatta olduğumu gerçekten farkediyorum.  Nasıl mı? Çok uzağa gitmenize gerek yok. Yakın bir hastahanenin önünden geçin yeter o size. O zaman anlarsınız bence. Tüm o hastaları, elleri kolları kırılanları, yürüyemeyenleri ya da ciğerleri parçalanırcasına öksürenleri görünce... Gerçektende şükrettim kendi halime.  ben mi neden ordaydım. cevabım kısa; alerji...  Kendi (sessiz) mahalleme döndüm. Rahat ettim ciddi ciddi. Öğleden sonra bi güzel gezdim annemle ankamall ve migros'u. Evet annemle gezdim. Arkadaşlarımda geziyoum, annem ile de..  Evet hayat güzel ve yaşanmaya değer.  Ve zaman hızla akıp gidiyor. Bunu serinleyen Ankara'mda daha bi iyi anlıyorum. Haftaya okul açılıo, okul dediğimde üniversite. ayıp olmasın şimdi.  neysem... gençlik kıymet bilmek lazım.  öğrenmek lazım hayatı. =_) :*